Deniz Baykal’ın Devlet Adamlı Kimliği
Deniz Baykal’ın Devlet Adamı Kimliği.
Siyaset tarihimize iz bırakan politik kimliğe sahip olan sayın Baykal’ı daha önceden de yazmıştım. Ancak Libya tezkeresinde gösterdiği taktire şayan devlet adamlığı tavrının gündeme getirilmesinin gerekliliğine inandım. O münasebetle kendisiyle alakalı daha önce ki yazdıklarımı güncelleyerek düşüncelerimi kayda almak istedim.
Rahmetli Atatürk, Inönü’den sonra Türk siyasetine sol kavramını yerleştiren Ecevit gibi, Baykal’ın CHP’si istenilen ölçüde başarı saglayamamış olabilir. 12 Eylül darbesi sonrası ve Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türk solu’da kan kaybetmiştir.
Diğer taraftan, Baykal döneminin CHP’si hizmetlere değil, siyasi ve kültürel değişime öncelik vermiştir. Cumhuriyetin değerleri ve Batılı yaşam tarzı gibi…
Baykal’ın CHP’si asırların alışkanlığından olacaktır’ki İnönü dönemine özenen elitist bir devlet partisi olmuştur. Sosyal adalet, sosyal refah, sosyal hizmetler, kısaca sosyal düzeni gözardı eden politikalara tevessül edilmiştir. Tıpkı sayın Baykal’ın 1971’deki doçentlik tezinde belirttiği gibi, CHP “ilkeler, değerler ve kavramlar” partisi olmuştur. Bana göre Baykal CHP’yi 1971 doçentlik tezinde savundugu kavramlar ve değerler partisi konumuna bilerek ve isteyerek getirmiştir. Baykal’ın, partisinin laiklik anlayışı sessiz büyük çoğunluğu değil, laisizmi din karşıtlığı gibi gören elit azınlığı memnun etmiştir.
Buraya kadar olan eleştirilerimizi parti başarısı ve başarısızlığı üzerinden değerlendirdik. Sayın Baykal’a haksızlık etmemek adına birde madolyonun öbür yüzüne, Sayın Baykal’ın devlet adamı kimliğine bakmalıyız.
Evet Sayın Baykal’ın devlet adamı kimliğine baktığımızda bir çok kişide olmayacak kadar devlet adamlığı vasfını görürüz. Kendisine rakip olacağını bile bile, Sayın Erdoğan’a siyaset ve başbakanlık yolunun açılmasında (27 Nisan bildirisi hariç) takındığı demokrat tavırı hatırlarız.
Dış politika ve milli konularda sosyalist enternasyonali küstürme pahasına da olsa, Kılıçdaroğlu’nun Suriye politikasında yaptığı gibi, ülkeyi yabancılara ispiyonlamadığını biliriz. En önemlisi sayın Baykal’ı ABD den icâzet almayan liderler arasında buluruz.
Yakın geçmiş’te sayın Baykal’ın sıcak gelişmelerle ilgili insiyatif alarak, başta sayın Cumhurbaşkanı ve Meclisbaşkanıyla olan çözüm arayışı ve dialog çabalarını önemli ve değerli buluruz. Doğu Akdeniz ve Libya teskeresi konusunda takındığı tavrı milli bir refleks ve devlet adamlığının göstergesi olara kabul ederiz.
Bendeniz siyaset tarihimizle ilgilenen bir kişilik olarak, Gürsel Tekin’in idda ettiğinin aksine CHP’de Atatürk’ten sonra en güçlü ve dirayetli liderin Kılıçdaroğlu olmadığını bilenlerdenim. Eğer bugün hala Atatürk, İnönü ve Ecevit’ten sonra, ara dönem başkanları hariç, sayın Baykal’ı konuşuyorsak, gerçeğin Gürsel Tekin’in idda ettiği gibi olmadığına delalet eder. Bir başka zaviyeden bakınca da Sayın Baykal’a sadece Türk solu değil, Türkiye’nin ihtiyaç duyacağını savunanlardanım. Allah’tan sağlığına kavuşmasını niyaz ederim.
25 Ocak 2020