Kürt açılımı ve Med-Zehra Vakfı
Sıddık Şeyhanzade ve İzzeddin Yıldırım’ın başını çektiği Kürt kökenli bir grup Nurcu, Yeni Asya Grubunun Risale-i Nurlarda “tahrifat” yaptıgını, Said-i Nursi’nin Kürt kimliği ve Kürtlerle ilgili söylediklerinin sansürlendiğini iddia ederek, ana akım nurculuktan ayrılıp Med-Zehra Vakfını kurarlar. İzzeddin Yıldırım’ın başında bulunduğu bu grup “tahrifatsız” risaleleri yayınlamaya başlarlar. Aynı zaman da bu grubun amacı, Said-i Nursi’nin vasiyeti olan, Van’da El Ezher’e denk bir üniversitenin kurulmasını gerçekleştirmektir. Said-i Nursi’nin “Medresetül Zehra” adını verdiği bu üniversitenin kurulmasını gerçekleştirmek için çalışmalarını Med-Zehra Vakfının bünyesinde yürütürler. O münasebetle kamuoyunda “Med- Zehracılar” olarak bilinirler.
Risale-i Nur Külliyatı’nı basmaya yetkili birkaç Nurcu akımdan birisi olan Med-Zehra Grubu’nun ağabeyi Sıddık Şeyhanzade, Bediüzzaman’ın eserlerinde ki Kürtlerle ilgili bölümlerin siyasi amaçlar uğruna sansürlenmesinden rahatsız oldukları için ana akım Nurculuk’tan ayrıldıklarını söyler. Ana akımdan ayrıldiktan sonra, Bediüzzaman’ı anlatan birçok esere imza atan Sıddık Şeyhanzade’nin, “Dava Dergisi ve Nurculuğun Tarihi” isimli eserleri Bediüzzaman’ın yolunu izleyen gruplar arasında uzun süre tartışma ve hizip konusu olur.
Nur cemaatinin Kürt meselesi hakkında düşüncelerini tahlil etmek ve Med-Zehra Ekolü hakkında sağlıklı bir değerlendirmede bulunmak için, vakfın kurucu genel başkanı İzzeddin Yıldırım’ın fikir ve düşüncelerinden bahsetmeden olmaz.
İzzetin Yıldırım’a göre; Türkiye Cumhuriyeti günümüze kadar, bir devlet politikası olarak, Kürt dili ve kimliğini inkar ede gelmiştir. Ona göre bu inkar ve zulme karşı çıkan PKK hareketi, Kürtler arasında rahatlıkla taraftar bulmuş ve her geçen gün büyümüştür. Zehra Vakfı, İslâmî emir ve yasakları referans alan bir oluşum olarak, her iki tarafında tarz-ı hareketlerinin yanlış olduğunu savunmuştur. Vakfa göre ne Kürtler inkar edilmeliydi, ne de bu inkara karşı silahla mücadele verilmeliydi.
Ülkenin doğusunda şiddet sarmalı ve baskıdan bunalan halkın talebi, her iki tarafın da bazı meselelerde “tavizler” vererek, artık şiddeti durdurmaları arzusudur. İşte bu manada İzzeddin Yıldırım Türkiye’de Kürtçe İslami yayın olan “Nubihar’ın” yayınlanmasını sağlar, ve bu yayının etkisini gösterecek sohbet ve hizmetlerle ön planda bir çalışmanın önderliğini yapar. Bir taraftan da Van’da inşaatı devam eden Bediüzzaman’a ait bir projenin Zehra Üniversitesinin kuruluş aşamasını tamamlanması için gayret sarf eder.
Kürt meselesi konusunda, İzzeddin Yıldırım’ın, İslami kesim arasında “Nubihar” dergisi vasıtasıyla başlattığı etnik ayidiyet ve Kürt kimliğinin tanınması hareketi, İslamcı Entellektüel kesim arasında fazla elestiriye maruz kalmaz ve bir manada kabul görür. İslamcılar, Kürtleri sağcı-muhafazakar ve milliyetçi kesimlerin algısından farklı algılayarak, millet-i İslam, yani ümmetçilik anlgısıyla tarif edip, kürt kimliğinin inkar edilmesine rıza göstermezler.
Gerek Zehra Vakfı ve gerekse İzzeddin Yıldırım’ın ideolojik yapısı ve hedeflerinin anlaşılması bakımından 90’larda yayınlanan “Sözleşme ve Yeni Zemin” dergilerinden bahsetmemek olmaz ve verilen bilgiler eksik kalır.
1993 yılında, Fatih’te kurulan Yeni Zemin dergisinin Sahibi: Osman Tunç’tur. Tunç, Zehra Vakfı’nın yöneticilerindendir. Yeni Zemin’in Genel Yayın Yönetmeni: Mehmet Metiner’dir ve Metiner, bugün AKP’nin Milletvekilidir. Yeni Zemin’in yayın kurulu: Altan Tan, Abdurrrahman Dilipak, Ali Bulaç gibi vs isimlerden oluşmuştur… Yeni Zemin dergisinin Teknik Müdürü: Yalçın Akdoğan! Akdoğan bir müddet sonra derginin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı olur. Yine Yalçın Akdoğan’ın kamuoyunda barış süreci ya da diğer adıyla Kürt açılımı projesinin baş mimarlarından olduğu da bilinir.
Hizbullah’ın öldürdüğü ve Kürt-İslam sentezi savunucularından Zehra Vakfı’nın yönetim kurulu Başkanı İzzeddin Yıldırım’a sahip çıkmadığı için, HDP li Altan Tan tarafından sert bir şekilde eleştirilen, Başbakan’ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Mehmet Metiner, İhsan Arslan, Ali Bulaç gibi isimlerin Yeni Zemin dergisinde işleyerek, siyasi zemine taşıdıkları konu başlıklarından bazıları şunlar; “Kürt sorunu, sivil anayasa, Genelkurmay nasıl sivilleşir” gibi başlıkları, manşet dosyaları olarak hazırlayıp tartışmışlar. Bugün bu isimlerin karşısında olan Altan Tan da o kapak dosyalarında ya tartışmacı ya da yazar olarak katkıda bulunmustur!
Doğu ve Güneydoğu’nun en güçlü Nurcu akımı olarak bilinen Med Zehra Grubunun Ağabeysi Sıddık Şeyhanzade’nin, Kürt sorununun çözümünde AK Parti’nin açılım projelerini koşulsuz destekliyor olması, bir çok siyasi ve akademik çevre de açılım projesinin Nurcuların Kürtçü kanadı olarak tabir edilen, Med-Zehra akımının içerideki adamları vasıtasıyla hükümete empoze edilen bir proje olduğu yününde bir kanaat oluşmuştur. Bu manada şimdilik dondurulan açılım projesi hakkında toplumun tüm kesimlerini yetkili-yetkisiz, düşünmeye, akl-ı selime davet ediyorum.
Yarınlarda açılım süreci tekrardan gündeme getirilip, sadece HDP ile degil, Kürt tandaslı sivil toplum örgütleriyle müzakere ediyoruz dendiğinde, kimlerle masaya oturulduğuna dikkat çekme ve uyarı mahiyetinde böyle bir yazı yazma gereği duydum.
Rotterdam 2015
Metin Yazarel